5 Eylül 2015 Cumartesi

Kullanışlı mı Olsun? Gösterişli mi?

  Bebek alışverişi yaparken her şeyin en iyisini almak istiyor insan. Pahalı olması umrunda olmuyor, çocuğu için en iyisini yapmak istiyor. Ama daha sonra görüntüsü kadar kullanışlı olmasının da önemini anlıyorsunuz.
  Bebek arabası benim için çok önemli bir eşyaydı, hem gösterişli, hem konforlu, hem de kullanışlı olmalıydı. Şu uzay mekiğini andıran yüksek ve büyük tekerlekli modeller favorimdi. Bir çok mağaza gezdik araştırdık, internette okuduk, fikirler aldık. Her ne kadar aklım kalsa da, o istediğim modelden almadık. Bahsettiğim büyük tekerlekli yüksek arabalar kapanınca çok yer kaplıyordu. Ayrıca çoğunu biraz büyüdüğünde kullanamayacaktı ve yeni bir baston araba almak zorunda kalacaktık bunu anlamıştık.

                                            (Fotoğraflar internetteki görsellerden alıntıdır.)

  Aklıma en çok yatan araba Chicco Lite Way Plus oldu. 10 Aydır kullanıyorum memnun olduğumu söyleyebilirim. Neden bu arabayı tercih ettiğime gelince, arabanın kapandığı zaman baston arabalar gibi dümdüz olması ve çok yer kaplamaması en büyük avantajı. Bu sayede bagajda çok yer kaplamıyor. Tek başıma olduğumda çok kolay kapatıp açabiliyorum. Travel sistem olduğu için puseti ayrı oto koltuğu olarak ta kullanılabiliyor. Çift yönlü değil bu biraz canımı sıksa da çok problem olmadı,  pusetle kullandığımız dönemde bebeğimin yüzü bana dönüktü, büyüdükçe çevreyi merak etmeye başladı o zaman puseti çıkarttık ve dışa dönük oturtmaya başladık hiç sesi çıkmadan keyifle oturdu. Çok uzun yıllar baston modeli olduğu için kullanabileceğiz inşallah :) Tek eksiği önünde koruyucu ön barı olmaması. Onu chicco araba satan mağazalardan ayrı temin edebiliyorsunuz. Biz öyle yaptık. Bu araba çıktığı sene en çok satan model olmuş, görüntüsü çok klasik olsa da kullanışlı olduğunu söyleyebilirim ve tavsiye ederim.

21 Ağustos 2015 Cuma

Kolik Bebek

  Tekrardan Merhaba,

  Zaman geçtikçe kızım büyüdükçe kendime ayırabildiğim vakit genişliyor. Gün içinde yine fazla vakit bulamasam da gece mümkün olduğunca erken yatırıp dinlenmek için fırsat yaratmaya çalışıyorum. Bu sayede bloğuma zaman ayırabiliyorum. Paylaştığım postlar bir anneye bile fayda sağlayabilirse çok mutlu olurum.
  Bu postumun konusu benim için çok önemli. Çünkü kolik bebek annesi olmak hiç hiç kolay değil. Bundan sebep kolik bir bebek görsem ya da duysam hemen annesine destek olmak için tecrübelerimi paylaşırım.
  Kolik bebek nedir? Bebeklerin genelde gaz sancısı sebebiyle girdiği ağlama krizleridir. Genelde 3. ve 4. haftada başlar  3.ay sonuna doğru sona erer. Sözlük tanımı bu, fakat ben biraz daha açarak örnekle anlatmak istiyorum. Mina'nın gaz sancıları 2. haftadan sonra başladı. İlk olarak emerken ağlamaya ve huzursuzlanmaya başladı. Bu ağlamayı diğer ağlamalardan ayırabilmeniz zor değil, çünkü acı çektiği için feryat figan ağlıyor bebek. Ve ne yaparsanız yapın susması çok zor. Her bebekte değişiyor diye biliyorum ama genel olarak her gün aynı saatlerde başlayıp bir, iki, hatta üç saat bile sürebiliyor. Benim bebeğimin ağlama krizi 2 saate yakın sürerdi ve hiç aralıksız ağlardı. Gece 1.00 ile 4.00 arası bizim kolik saatimizdi, nadiren gündüz de olabiliyordu. Ağlamaktan sesleri kısılırdı, yüzü kıpkırmızı olurdu, gözyaşlarıyla ağlardı. Bir yandan da ağlarken kıvranırdı, bacaklarını çekerdi. Çaresizce sakinleştirmeye çalışsak ta sonuç alamazdık, biz de onunla ağlardık ve geçmesini beklerdik. Bu tip gaz sancılarında tıpın henüz kesin bir çözümü yokmuş. Şuradan biliyorum, bu konuyla ilgili çok araştırma yaptım, çok forum okudum, çok doktor gezip kolik hikayesi dinledim. Şöyle ki, bu durumu yaşayan anne babalar genelde ağlamalara dayanamaz soluğu acilde alırlarmış, fakat doktorlar ''Gaz sancısı.. Masaj yapın, gazının çıkmasını bekleyin telkinleriyle geri yollarlarmış ebeveynleri. Tabi ki koliği hafifletmek için gaz damlaları, kremler, yağlar vs. var ama her bebekte kesin çözüm olmuyor. Biz her emdikten sonra gazını çıkartırdık ama yinede olurdu. Kim bir akıl verse hemen uygulardım. Almanya'dan karın merhemi getirttim, ayaklarının altına günde 3 - 4 defa acı elma yağı sürdüm, sıcak havluyla karnını ayaklarını sardım ama bitmedi sancıları. Zinco ve biogai damla kullandık, bu iki damlayı bir arada kullanınca biraz faydasını gördüm diyebilirim. Yine de arada tekrarlıyordu sancıları.
  Ağlamalarının önüne geçebilmek için bir yöntem bulduk. Elektrik süpürgesi sesiyle bebeklerin sustuğu bilinen bir olaydır. Bizim de kurtarıcımız oldu. Bilgisayara elektrik süpürgesi sesini kaydettik, ağladığında açıyorduk hemen susuyordu. Bazen ağrısı şiddetli olduğunda fayda etmiyordu ama çok nadir. O sesi duyunca susuyordu dinlerken uyuya kalıyordu. Onunla beraber bizde uyuya kalıyorduk. Bir uyanıyordum ki sabah olmuş hala süpürge sesi çalışıyor. Tam 4 ay bu sesle uyuduk uyandık. Ve 4. ay ortalarında artık hareket edip dönmeye başladığı zaman sancılar bitti. Çok rahatça gazını çıkartmaya başladı.
  Bizde rahat bir nefes aldık. Loğusalık psikolojisi üzerine bebeğin kolik olması çok yıpratıcı gerçekten. Akşam oldu mu gerilmeye başlıyordum, saat ilerledikçe ağladı ağlayacak diye kalp ritmim değişiyordu. Krizleri başladığında artık bende ağlamaktan alamıyordum kendimi. Çaresizce geçmesini bekledik üç koca ay. Çok şükür ki erken bitti. Bunu dokuz ay çeken iki anne tanıyorum.
  Annenin ve babanın sakin ve soğukkanlı olması çok önemli. ''Sen yapabildin mi? '' diye sorarsanız hayır yapamadım.
  Evlat bambaşka bir şey, karşında acı çekerek ağlaması ve senin elinden bir şey gelmemesi kahrediyor. Çok samimi söylüyorum bu durumu yaşadıktan sonra geceleri duama bir dua daha eklendi;
'' Allah nerde sıkıntı çeken bebek ve anne baba varsa yardım etsin sıkıntısını gidersin.''
 

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Lohusalık Sendromu

  Hamileyken hatim ettiğim kitaplarda en çok bu konuyu incelemiştim. Bende de olur mu ki? diye. Aslında okuduğum bir çok şey benim başıma gelmez diyordum. (neye güveniyordum acaba) Ama inanın okuduğum bir çok şey başıma geldi diyebilirim.
  Lohusalık sendromu diye bir şey var. Bunun bir de çeşitleri var. Genel olarak annenin depresif olması tabi ki ama kimi anne bebeğini istemiyor, kimi anne korkularıyla yüzleşemiyor, ileri safhaları intihara kadar sürükleyebiliyormuş Allah korusun.
  Hiç ama hiç kolay değilmiş bu lohusalık denen şey. Ben kendi tecrübelerimi aktarmak isterim. İlk başta hamilelik sona erdiğinde bebeğimi kucağıma alınca her şey bitecek toz pembe günler yaşanacak sanıyordum. Doğumdan çıkınca vücutta oluşan rahatlamayla beraber ağrılar sızılar olmuyor değil. Bu ilk aşama. Bol dinlenme ve uyku en büyük ilacı ama ben geceleri, Aman bebeğim nefes alıyor mu? Aman kusmasın tıkanmasın!! diye uyuyamıyordum, zaten topu topu 1 - 2 saat uyuyordu, onda da ben uyuyamıyordum.
işte uykusuz bir lohusa :)

  Daha sonra bir süt gelmeme problemi çıktı. Sezeryan olduğum için sütüm gelmedi.Bebeğim açlıktan sabaha kadar ağladı. Biri der; ''aman sakın mama verme'' biri der; ''açlıktan ölsün mü ver'' herkes başıma üşüştü. Mina açlıktan 2 gece çok ağladı, hiç uyumadı. Ben de hiç uyumadım hep ağladım. 3.gün sütüm geldi çok şükür karnı doymaya başladı. Doydu doymasına ama bu sefer göğüslerimin acısından çocuğu emzirmek istemiyordum. Ağlaya ağlaya emziriyordum. Bir de yeni doğan her bebek gibi sürekli memede olmak istiyor, tam emiyor biraz çekip uyuya kalıyor haydi yatırayım diyorsun memeden çekince hop uyanıyor. Haydi en başa dön ağlaya ağlaya emzir Kübra. Eve gelen gidenler bir şey değil de o boş konuşanlar yok mu? İki çocuk büyüttü diye kendini pediatri uzmanı sananlar, ahh onlar sebebim olacaktı :))
  Annem çalıştığı için sadece geceleri yanımda kalabildi. Gündüz halam kardeşim ve kuzenim sırayla kaldılar. 1 hafta sonra kendimi iyi hissettiğim için artık gerek olmadığını söyledim. İlk bir ay kadar uyuduğunda 2 saat uyuyordu Mina. Ama uyanınca hep meme istiyordu, benim için zorlu günlerin başladığını dahası lohusalık sendromuna girdiğimi anlamıştım.Canım sürekli sıkılıyordu. Mina uyuduğunda hiç bir şey yapmak istemiyordum ama uyumuyordum da, ağlıyordum.. Günler nasıl geçecek diye sürekli düşünüyordum. Akşam olunca içimi bir sıkıntı basıyordu yine ağlıyordum. On beş gün böyle geçti. Bu arada göğüslerimin acısı hafiflemişti. Rahatça emzirebileceğim için sevinirken Mina'ya meme emerken bir şeyler oluyordu, ağlama krizine giriyordu. Emmek istiyor ama ememiyor. Ben ilk sütüm çok geliyor sinirleniyor diye yorumladım fakat bacak çekmesini farkedince gaz probleminin hayatımıza girdiğini anladım. Yeni bir sorunumuz başlıyordu ve en çetiniydi. (Allah beterinden korusun) Mina kolik bebek olmuştu, çok gazlıydı. Bir sonraki postumda kolikten bahsetmek istiyorum.
  Lohusalık bende problemlerin peş peşe gelmesiyle derin izler bıraktı. Daha fazla tek başıma baş edemeyeceğimi anladım yarı kırkı falan vız gelir dedim ve eşyaları topladığımız gibi soluğu annemde aldık. gündüzleri yine yalnızdım ama akşam kalabalıktık ve herkes yardımcı oluyordu. Güç alıyordum. Ama o darlanmalar sıkılmalar hiçç bitmek bilmedi. Ağlamalar bitmedi. Elli güne yakın gece uyumadım, en erken sabah 5.00 te yatıyordum. Mina gündüz sorunsuz uyuyordu ama ben yine uyuyamıyordum. Uykusuzlukta beni bitirdi. Gece uyumaması ayrı, bir de sürekli kesintisiz ağlıyordu.
  Kendi cumhuriyetini sürdüğün bir yaşantıdan eskisi gibi özgürce at koşturamayacağın, her saniyesinden senin sorumlu olduğun biriyle yaşayacağın bir hayata geçiş yapmak kolay değilmiş. Hiç bir şey düşündüğün gibi olmuyor üstelik. Ne kadar okursan oku çare bulamadığın oluyor. Bence hayattaki en zor, en önemli ve en zahmetli iş çocuk büyütmek. Dokuz aylık annelik hayatımda bunu anladım. Ki çocukları büyümüş olan anneler varsa yazımı okuyan '' daha neler göreceksin dur bakalım'' dediklerini duyar gibiyim.
 Benim nacizane tavsiyelerim bu hassas dönemi yaşayacak olan arkadaşlarım,
 Eşinizle bağlarınızı sağlam tutun, ve umarım anneniz hayattadır ya da kız kardeşiniz vardır.
 Sizi üzen herkesi elinizin tersiyle itin. Bu sizin en hassas döneminiz ve büyük yaralar alabilirsiniz. Bebeğinizin size ihtiyacı var unutmayın.
 En ufak bulduğunuz boşlukta uyuyun, dinlenin, yiyin, için.
 Yanınızda size destek olacak birinin size yardım etmesine müsaade edin.
 Sık sık duş alın ve çok kısa bile olsa okuduğunuz iyi bir psikoloji kitabınız olsun başucunuzda.  Mevsimlerden yaz ise, serin zamanlarda dışarıya bebeğinizle mutlaka çıkın (kalabalık olmayan temiz hava alabileceğiniz yerlere)
 Mevsim kış ise de, sizi iyi hissettiren dostunuzun yada akrabanızın evine ziyaretlere gidin.
 Bebeğiniz ağladığında (çok zor biliyorum ama) siz ağlamayın ve panik olmayın. Ağlamadan büyümüyorlar malesef.
 Her şeyi kafanıza takmayın.
 Unutmayın ne kadar çok sevgi o kadar çok mutluluk.

 Sevgiyle kalın,

16 Ağustos 2015 Pazar

Doğum Öncesi Son Hazırlıklar

  Hamileliğinin tadını çıkartmak nasıl olur ki acaba? Ben pek bilemedim de:) Bulantılardan, ağrılardan tadını çıkartamadım ben bu gebeliğin. Nazlanamadım doğru düzgün, düşünüyorum da hamile kalmadan önce ''bi hamile kalayım her şeyi isteyeceğim gece yarısı kalkıp onu bunu aş ereceğim'' derdim, ama olmadı, yapamadım. Bir şey yiyip içemedim ki :)) Ama bir iki sefer turşu suyuna aş ermiştim. Tek anımsadığım bu yani.
  Gebelik sıkıntılı geçince canı da bir şey yapmak istemiyor insanın. Sekiz aylıktım hala hastane çantam hazır değildi çünkü alışverişe çıkmamıştık.  Sekizinci ayın ortalarında alışverişe başladık.
  Ben iki sefer alışverişe çıktım. Mina için çok alış veriş yapmadık. Hastane çıkışı,battaniye,havlu,küvet,bir kaç iç badisi, bir kaç zıbın, üç dört tane papili alt ve  yine bir kaç pijama aldım. Biraz da büyük sözü dinledim. Gerçekten Mina bir giydiğini 16 - 17 gün sonra giyemiyordu çünkü çok hızlı büyüyordu. daha sonra eve gelen giden, bebek mevlüdüydü derken baktım ki dolabı doldu da taştı. Ve bir çok kıyafetini giyemeden dağıttım Mina'nın.
 9. ayda  hastane çantamızı hazırladım. Çanta dediğime bakmayın orta boy bir valizdi kendisi :)) O valiz bir süre bekledi Mina kuşun odasında. Bu arada odasını hazırladık, eşyalarını yıkayıp ütüleyip yerleştirdim.
  Her geçen gün heyecanım arttı, merakım tavan yaptı. Hayatta hiç bir şeyi bu kadar çok merak etmedim. Nasıl olacaktı? Neye benzeyecekti? Ses tonu nasıl olacaktı? Hepsi kafamda uçuşuyordu. Her gün konuştuk onunla, müzik dinlettim. Onuda kavuşmaya hazırladım.

21.11.2014 Cuma saat 16,52 de doğdu Mina'mız. İlk sesini duyduğum an ağlamaya başladım. Hele yanıma getirdiklerinde o an hayatımın en güzel anıydı hiç şüphesiz.Hemşirenin ''çok güzel bir bebeğin olduuu'' deyişi hala kulaklarımda, artık yeni bir hayat başlamıştı hepimiz için. O ilk gece onu izlemekten nefesini dinlemekten hiç uyumadım. Sonraki gecelerde ağlamasından uyuyamadım :) Buna alışmalıydım zira uykusuzluk artık hep yakamda olacaktı :)








               Merhaba uykusuz yorgun depresif günler, Merhaba canımın parçası kızım Mina'm...

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Bebekle Gezmek

 Herkese Yeniden Merhaba;
 Şimdilerde herkes tatilde. Evde olup tatile gidenlerin fotolarına bakmak gerçekten çok can sıkıcı. Kimi çalıştığı için gidemiyor tatile, kimi imkanlar el vermediğinden, kimi de bebekli tatile cesaret edemediğinden :)
  Evet bu son söylediğim bebek bekleyenlerin ve isteyenlerin canını acıtabilir ama bebek olunca hayatın değişime uğradığı gerçeğini bilmeyen pek azdır herhalde. Mina doğduktan sonra ben evde oturamam çocukla bile olsa gezerim diyordum ve gerçekten bebeğim 10 günlüktü anneme geldim, 20 günlüktü avm ye gittim, sonra ev gezmeleri başladı üstelik Mina kış bebeğiydi, ama o da alışsın kalabalığa deyip gezdim ısrarla. Fakat sonra sonra yorucu olmaya başladı. En başta çocuk için zorluğunu fark ettim. Her gittiğimiz yerde kucağa almak isteyenler, öpmek sevmek isteyenler (küçük bebekleri şap şup öpenleri anlamış değilim anlamayı da hiç düşünmüyorum) sonra kalabalıkta bebeğin uyuyamaması, uyusa bile uyku kalitesinin düşük olması, yanınızda her seferinde taşımak zorunda olduğunuz küçük bir tatil valizini anımsatan çantanız derken benim için çok yorucu olmaya başlamıştı, birde küçük bebekle araba kullanamadığım için, bu sebeplerden gezme işine bir süre ara vermeyi düşündüm. Uzun bir süre evde takıldım. Evde o kadar rahattım ki uykular düzenli yemek saatleri düzenli her şey elimin altında çocuk mutlu ben mutlu :) Tabi  gel zaman git zaman psikolojik olarak beni de bitirdi evde oturmak orası ayrı. Bu sefer Mina yalnızlığa sessizliğe alıştı, arada bir kendimizi ödüllendirip gezmeğe gittiğimizde yabancı seçmeye ve huysuzlanmaya başladı. Seste uyuyamama da cabası. İşte hep bunlar ilk çocuğunu büyüten annelerin yaşadığı tecrübesizlikler aynı zamanda tecrübeler. Tabi her anne gibi bende kendimce yöntemler geliştirip ara bir denge kurdum.

  Mina şimdi 8 ayın içinde şimdi ek gıda durumu da var. Peki şimdi ne mi yapıyorum? Kendime sırt ve bel ağrısı yapmayan kaliteli bir kanguru edindim. Önce Mina'yı 1 hafta boyunca bu kanguruya alıştırmak için kısa mesafeli yerlere gittim (market, park vs. ) Mina alışınca gezmeye başladım. O büyük çantadan kurtuldum kendime orta boy bir sırt çantası aldım en en ihtiyaç olan şeyleri koyuyorum.

Evden çıkmadan küçük kavanozlara öğlen sebzesini koyuyorum gideceğim yerde ne vereyim diye düşünmemek için. Mina'nın uyku saatini tam evden çıkacağım saate denk getiriyorum gideceğim yere giderken kanguruda uyuyup kalıyor böylece öğlen uykusunu da uyuduğu için gideceğimiz yere vardığımızda keyifli oluyor. Dönüş saatimizi tekrar uyku saatine denk getirirsem tadından yenmiyor :))   Biz gezme işine böyle çözüm bulduk. Yine de bebekle çok sık gezmek akıl karı değil benim nacizane fikrim.
  Tatil olayı da beni düşündürüyor. Mina şuan emeklemek üzere dolayısıyla hiç sabit durmuyor bu yüzden kucaktan pek indirmiyoruz.  Birde ek gıda aldığı için gittiğimiz yerde ne bulabilirim ne yedirebilirim bilemiyorum.Uyku düzeni ne olur? Nasıl yaparız bilemiyorum? Ya gözümü karatıp gideceğim ya da bu sene erteleyip tatil fotolarına bakacağım :)) hala bir karar vermiş değilim yani. Gidersek tecrübelerimi paylaşırım mutlaka :)

Herkese mutlu huzurlu tatiller ;)

22 Mayıs 2015 Cuma

Kübra anne oldu :)





  Bazen insanın hayatı bir anda değişir ya benimkisi de öyle oldu. İyikide oldu :)
  Hamilelik karşıdan ne kadar da zararsız duruyordu halbuki..
  İlk öğrendiğimde bir kaç gün başka hiç bir şey düşünemedim evde başka hiç bir şey konuşulmadı, öyle ki dokuz ay öyle geçecek sandık:) Ama sonra alıştık, normal yaşantımıza dönmeye başladık. Tabi yine iki lafımızdan biri karnımdaki mucizeydi.
  Hamilelik esnasında bulantılar, ağrılar, hormonel ve duygusal bozukluklar gibi zorlukları yaşarken bir yandan hep bir telaş içerisinde geçti günlerim.  Zaten 9. aya kadar çalıştım, akşam eve geldiğimde saat 8.30 -  9.00 sularında bir köşede uyumuş oluyordum. Başından gebelik geçmiş arkadaşlarım bilir uykunun etkisini :) Tabi bütün bunlardan dolayı blog yazmaya fırsat bulamadım. Aslında bir hamilelik günlüğüm olsun istiyordum ama insanın keyfi olmayınca bir şey yapasıda gelmez ya benimki de öyle oldu. Fakat hamilelikte ve anne olduktan sonra yaşadığım tüm tecrübeleri başımdan geçenleri tek tek paylaşmak istiyorum. Mina'dan fırsat buldukça :)) Fırsat buldukça diyorum zira yemek yapmam, kahvaltı etmem, lavoboya gitmem dahi fırsat bulabildiğimde gerçekleşiyor. Yine de bence dünyanın en güzel şeyi, en değişik duygusu.
  Bir evlada sahipseniz artık her şeye sahipsiniz.
  En müthiş duygulara ve tarifsiz endişe ve korkulara sahipsiniz. Daha çoook söyleyeceklerim var, yazmak için sabırsızlanıyorum :)


   Sevgiyle kalın..